Neden “Atatürk modeli fabrika” anlatayım.
Bir turist grubu Venezüella’yı ziyaret etmektedir. Grubun içinde bir de Türk gazeteci vardır. Banu Avar. Grubu gezdiren genç ve güzel rehber ziyaretçilere uzaktan gidecekleri fabrikayı gösterir.
“- Şimdi sizi şu gördüğünüz fabrikaya götüreceğim, etrafında gördüğünüz şu bina okul, şu sağlık ocağı, şu kreş, lojmanlar… Biz bu fabrikaya Atatürk modeli fabrika diyoruz”
On binlerce kilometre uzaktaki ülkeye “Atatürk modeli” dedirten Fabrika anlayışı nedir?
Atatürk ülkenin ihtiyacı olan sanayi ürünlerini üretecek fabrikaları kurarken bu fabrikaların bölge insanının yaşam kalitesini yükseltmesini de düşünüyordu.
Bu düşüncesini hemen her kurulan fabrikada uyguladı.
Bu kısa yazımda bu uygulamalardan örnekler vermek istiyorum.
Atatürk’ün ilk kurduğu fabrikalardan biri Kayseri Uçak fabrikasıdır.
1926 yılında Kayseri’ye henüz demiryolu yapılmamışken Birinci Dünya savaşında yenik düşen Almanya’ya galip devletlerin yaptırımları gereği uçak fabrikaları sökülünce Atatürk bu malzemeleri vapurla Mersin’e, oradan trenle Ulukışla’ya ve Ulukışladan Kayseri’ye develerle ve manda arabaları ile getirterek uçak fabrikası kurdu. Fabrikanın kurulması ile birlikte yanında bir de çırak okulu açtı.
1930 lu yıllarda uçak fabrikasında çalışan Kayserili Mustafa Benli ile bir röportaj yapmıştım.
Nazmi Kal: -Çırak okulu neden açıldı
Mustaf Benli: -Geleceğe istenilen elemanı yetiştirmek için açılmıştı.
Nazmi Kal: -Ne tür dersler görürdünüz?
Mustafa Benli: -Hep teknik bilgiler verilirdi. Öyle tarih coğrafya yok. Haftada 9 saat teknik resim dersi vardı.
Nazmi Kal: -Bu çıraklık okulunun Kayseri’ye ne faydası oldu?
Mustafa Benli: -Kayseri’de tayyare fabrikasının ve ona bağlı olarak fabrikaya eleman yetiştirmek üzere çırak okulu açılması Kayseri’de sanayi alanında büyük değişime neden oldu.O yıllara kadar tarih öncesinden beri tüccar olarak bilinen Kayseri halkı sanayiye yöneldi. Bugün dünya sanayi ile boy ölçüşen Kayseri’nin en büyük sanayicileri çırak okulundan yetişenlerdir. Ben 17 sene orada çalıştıktan sonra fabrika gibi bir atölye kurdum. İş yaptım. Bu fabrikada çalışan adamlar hepsi birer usta oldular bunların sayesinde bugünkü sanayi meydana geldi.
Cumhuriyetin öncelikle ele aldığı fabrikalar şeker fabrikaları oldu. Cumhuriyet döneminin ilk şeker fabrikasının temeli Uşak’ta atılmasına rağmen ilk şeker üretimi Alpullu Şeker fabrikasında gerçekleşti.
Fabrikanın bölgeye katkısını Trakya köylüsü, fabrikanın ilk işçilerinden 1913 doğumlu Emrullah Beydeli’den dinleyelim.
“Fabrikaya girende 15 inde idim Ama pelvandım ha nah bilekler büle büle.Gazi demiş kalkınacak memleket. Kurulduya fabrika mektepse mektep geldi, ziratsa ziraatin hasini öğrendik. Benim babam ilk pancar dikenlerdendir. Macar ürgetti bize.Tarla işte büle büle sulanacak, büle büle dikilecek.
Fabrika Trakya düzünde yalnız iş değildir, ilimdir, ilim.. Fabrikanın mektebi vardı. Paraysa girdi köylünün cebine. Miskin otururduk kahvede sekiz ay .Olduk burada işçi. Değil öyle irgat, rençber sanayi işçisi olduk be yav. A be elektrik gördük biz Alpullu’nun şeker fabrikasinda, hafta sonu gittim köye dedim babama “görmüşüm cenneti koca ova kesmiştir ışığa. Bir gün de anami götürdüm.Gördü anam elektriği şaşırdı zavallı.
”Kaynak:Nazım Taygun. Şeker sanayi.
Şeker Fabrikaları sadece üretim alanları olarak kalmadı. Sosyal tesisleri ve yaşantısı ile çevresini aydınlattı, çevreye uygarlığı götürdü. Şeker fabrikalarında işçilerin sosyal ihtiyaçları belki de bugünkü kanunların, mevzuatın çok üstünde idi. Çok özgür sendikalar ve sendika temsilcileri vardı. Temsilciler hiçbir korkuya kapılmadan işçilerini savunuyorlardı.
Şeker fabrikalarında yer yer okullar, camiler, hamamlar, duş yerleri, eğlence ve spor tesisleri vardı. Çiçek bahçeleri, çimlikler, fidanlıklar oluşturuldu. Ucuz yemek ihtiyacı karşılanıyordu.
%97 sinde tuvalet olmayan evlerde Anadolu insanı bu fabrikalarda porselen tabaklı, keten veya muşamba örtülü masaların dizildiği yemekhaneleri, ilk kez görüyorlardı.Çatal bıçak kullanmayı öğreniyorlardı.
Fabrikada çalışan işçiler evlerine, mahallerine gittiklerinde fabrikada gördüklerini uyguladılar. Fabrikalardaki bu yaşantı giderek çevreye yayıldı. Fabrikalarda düğün, sinema, konser salonları vardı. Anadolu insanı sinema ile bu salonlarda tanıştı.
Sinema konusunda Anadolu’da yaşanan bir olayı anlatmak istiyorum. Fabrika salonunda sinema oynatılmaya başlayınca kent halkında bir dedikodu yayılıyor.
“Salona doluyorlar, ışıkları söndürüyorlar, kim bilir içerde neler oluyor.”
Fabrika müdürünün kulağına bu gidince Kaymakamdan rica ediyor. ”Yarın akşam halkın ileri gelenlerini kadın erkek sinemaya davet ediyorum.” diyor. Ertesi gün halkın ileri gelenleri sinemada toplanıyor ve film seyrediyorlar tabii ki çok memnun ayrılıyorlar.
Çevre köylerin kadınları fabrikalar meydana çıktıktan sonra şehir sinemalarına devama başladılar. Manto giyenler görüldü. Fabrikadaki hanımlarla ahbaplık kuranlar oldu. İnsan yüzüne çıkmayan genç kızlar, fabrikada iş bulup para almaya başladılar. Çeyizlerini yaptılar. Çocuklar pabuç giymeye başladı.
Yüzme havuzları, parklar Türk köylüsünün tanımadığı şeylerdi. Bakırköy, Gemlik ve Hereke’de deniz sporu tesisleri, Kayseri ve Malatya’da yüzme havuzları, spor sahaları kurarak çevrelerine örnek olmuşlardır.
Atatürk’ün kurduğu fabrikalar çöl ortasında vaha gibi çevresine uygarlık saçan müesseseler oldular.
Dönemin önemli sanayi kuruluşlarından 9 Ekim 1937 de açılan ve Rusya’dan narenciye karşılığı alınan kredi ile kurulan, 2700 kişinin çalıştığı Nazilli Basma fabrikası Atatürk modeli fabrika tanımına en uygun bir örneklerden biridir.
“Fabrikanın kurulması Önce yüzyıllar boyu sürüp giden sıtma afetini yendi. Fabrikanın kurulduğu alandaki bataklıklar kanallar açılarak kurutuldu ve sıtma afetine darbe vuruldu. Fabrikada kurulan hastane halka da yardım etmeye başladı.
Çevreye okaliptus ağaçları dikildi, kinin (sıtma ilacı) dağıtıldı. Fabrika tüm işçi gruplarının sorunlarına eğilmiş ve çözümler üretti. Çiftçinin ilkel ziraat aletleri ile yaptığı tarımı modernleştirildi. Fabrika açılmadan fabrikanın ihtiyacı pamuğu yetiştirmek için 200 adet modern tohum ekme makinesi getirildi
Traktör, römork ve benzer tarım araçları Nazilli’ye getirildi kullanılması çiftçilere öğretildi. Esnafın kazancı arttı, oteller,lokantalar açıldı. Nazili şehir görünümü kazandı. Nazilli’nin ilk kütüphanesi ve Sümer çocuk kütüphanesi açıldı. 700 kişilik tiyatro salonu yapıldı. Konserler, müsamereler, temsiller, aile toplantıları, düğünler fabrikanın salonunda yapılırdı.
1937 yılında kurulan Sümerspor Nazilli gençliğini tembellikten kahve köşelerinden kurtardı”
CUMHURİYET TARİHİNİN BÜYÜME ORANLARI
1924—2014 4.9
İlk 25 Yıl 1924-1948 5.5
Savaş Yılları 1940-1948 1.4
İç dış borç yok. Altın rezervi 122 ton
1950-1960 5.4 Altın rezervı rehin ve borç
1962-1978 5.7
1980-1988 Özal dönemi 4.5
(1980 Dış borç 10 milyar dolar 1988 49 milyar dolar)
2002-2014 AKP dönemi 3.8
(400 Milyar dolar dış borç. 70 milyar dolar varlık satımı)
Nazmi Kal
TRT Emekli yapımcı sunucusu
nazmikal@yahoo.com
Bir yanıt yazın