İsrail Devleti’nin kuruluşu, üç yüz yıllık Siyonist hareketin elde ettiği bir sonuçtur. Yahudiler iki bin yıl önce kovuldukları kutsal topraklarına, üç yüz yıl önce oluşturdukları Siyonist hareketin sayesinde kavuşmuşlardır.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında da ABD’nin desteği kendi lobilerinin yönlendirmesi ile Birleşmiş Milletlerden aldığı karar sonucunda, İsrail devletini kurmuşlardır. Tarihte daha önce iki kez kurulan Yahudi devletinin bütün Orta Doğu’nun Arap ve Müslüman bir toplumdan oluşması nedeniyle, uzun ömürlü olması biraz zor görülmektedir. Bu çerçevede, Anglosakson emperyalizmini kullanan Yahudi Lobisi, Orta Doğu ülkelerini bölerek parçalı yapıda tutmakta ve bu durumdan yararlanarak, Orta Doğu’daki mevcut ülkeleri yeni bir parçalanma sürecine sokmak üzere Balkanizasyon olgusunu Türkiye üzerinden Orta Doğu’ya taşımanın çabası içerisine girmektedir. Bunun için Kürt kartını bölgenin dört ülkesini parçalama doğrultusunda kullanmaktadır.
Emperyalistler isteselerdi 1916 yılında Orta Doğu ülkelerinin yeni sınırları çizilirken Kürt devletini kurabilirlerdi. Ancak o dönemde böyle bir devlet kurulmamış ve bu sorun İsrail Devleti’nin kuruluşundan sonraya ertelenmiş, daha sonraki dönemde ise, bu konu bölge ülkelerinin parçalanması doğrultusunda kullanılmaktadır.
Orta Doğu’nun geleceğinde ana sorun İsrail’in geleceğidir. İsrail’in bölgede tutunabilmesi için var olan devlet yapılarının parçalanması zorunlu görülmektedir. Buna göre; Suriye, Irak, İran ve Türkiye etnik ve dinsel kökenlere göre eyaletlere bölünecek ve daha sonra da Kudüs merkezli bir federasyon kurulacaktır.
ABD’nin devlet modelinin, Orta Doğu Birleşik Devletleri biçiminde bölgemize taşınması söz konusudur. Böyle bir projenin gerçekleşebilmesi için de, bölgenin Arap ve Müslüman devletlerinin alt kimlikler üzerinden mutlaka parçalanması gerekmektedir. Bu projenin ilk adımı olarak ABD öncülüğünde Irak’ı köşeye sıkıştırma ve parçalama planı uygulamaya konulmuştur. Körfez Savaşı çerçevesinde Irak, son yıllarda ABD ordusu tarafindan dövülmektedir.
Irak fiilen üç bölgeye bölünerek gelecekte, Orta Dogu Birleşik devletlerinin eyaletleri olacak biçimde Arap, Şii ve Kürt devletçikleri yavaş yavaş hazırlanmaktadır. Kuzey Irak’ta, İsrail ve ABD destekli bir Kürt devleti fiilen kurulmuştur. Irak’a karşı yürütülen yeni bir savaş ile bu ülke üçe bölünmüş ve Kuzey Irak’ta Kürdistan resmi bir devlet statüsüne kavuşturulmak istenmiştir. Bundan sonra da Kürt kartı ile Türkiye, İran ve Suriye’nin eyaletlere bölünmesi gündemdedir. Irak’in bölünmesi tüm bölge ülkelerinin bölünme sürecinin başlaması olacaktır.
Bu plana göre;
Suriye Alevi, Sünni, Dürzi, Süryani ve Maronit olarak beşe;
Türkiye Kürdistan, Ermenistan, Pontus, İyonya, Marmara, Trakya ve Anadolu devletçikleri biçiminde yediye;
İran ise, Azerbaycan, Kürdistan, Farsistan, Türkmenistan, Belucistan olarak beşe bölünecektir.
İsrail, Filistin, Ürdün ve Lübnan’in da katılmasıyla yirmi civarında bir eyaletten oluşacak bir Orta Dogu Birleşik Devletleri kurulacaktır.
Büyük İsrail planı doğrultusunda Büyük Orta Doğu adı altında yeni bir proje gündeme getirilmekte ve Sovyetler sonrası dönemde güney Kafkasya’da bağımsız olan Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan da eyaletler halinde bu Büyük Orta Doğu Konfederasyonu’na dahil edilmek istenmektedir.
Böylesine bir plan İsrail ve ABD destegi ile gündemde oldugu için bu bölgedeki tüm savaş senaryoları bölge ülkelerini yıkmayı hedeflemektedir. Yeni federasyon için bir arazi temizliği yapılmak istenmektedir. Türk ordusunun Irak üzerine sürülmek istenmesi de, Türkiye için hazırlanan bir tuzaktır. Türk askerleri ile Irak’ı işgal ettirmek isteyen ABD ve İsrail, savaş sonrasında hem Irak’ı hem Türkiye’yi hem de İran ve Suriye’yi eyaletlere bölecek senaryolar bir bölgesel barış antlaşması doğrultusunda gündeme getirebilir ve böylece yirminci yüzyılın başlarında çizilmiş olan sınırlanı da ortadan kaldırabilir.
Amaç, Orta Doğu’da Yahudileri rahatlatmak için çok uluslu, çok dinli ve çok kültürlü bir bölgesel federasyon kurmaktır. Ne var ki, bu planda anlaşan İsrail ve ABD, böylesine büyük bir federasyonun merkezinde ihtilafa düşmektedirler.
İsrail Kudüs’ü, ABD ise İstanbul’u yeni kurulacak bölgesel federasyonun başkenti yapmanın hazırlığı içerisindedir.
Bu plan doğrultusunda Orta Doğu’dan uzak tutulmakta olan Avrupa devletleri ve Avrupa Birligi ise bu planları bozmak üzere, Orta Doğu’da yeni girişimlere kalkışmaktadır. Rusya ve Araplar bu aşamada Avrupa devletleri ile ortak hareket etmekte ve muhtemel bir savaşa karşı işbirligi geliştirmektedirler. Türkiye’nin ABD ve İsrail tarafında savaşa girmesi durumunda Araplar, Rusya ve Avrupa Devletleri ile ortak hareket edecekler ve böylece bir formül olarak düşünülen. üçüncü dünya savaşı, Orta Doğu`da çıkartılacaktır.
Petrol ve hegemonya oyunlarının sürüp gittiği aşamada, üçüncü dünya savaşına gidebilecek yeni bir Irak savaşından, her zaman için Türkiye’nin uzak durmasında yarar vardır. Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’na girmiştir, ama bu savaştan çıkamamıştır. Savaş sonucunda koskoca imparatorluk dağılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Misak-ı Milli sınırlarını koruyabilmek için, İkinci Dünya Savaşından uzak durmuş ve varlığını böylece günümüze kadar sürdürebilmiştir.
Türkiye, şimdi de başkalarının emperyalist planları uğruna kendi varlığını tehlikeye atabilecek yeni bölge savaşları senaryolarına da uzak durmalıdır. Lozan Antlaşması ile elde edilen ulusal bağımsızlığımız, uluslararası hukuka göre bütün devletlerce kabul edilmiş ve Birleşmis Milletler üyeliği ile güvence altına alınmıştır.
Türkiye’nin sahip olduğu bağımsızlık statükosunu bozabilecek savaş senaryolarına, ülkemizin alet olmaması ulusal varlığımız açısından zorunludur. Türkiye, bölgedeki emperyalist ve emperyal planlara karşı, devletimizin kurucusu Mustafa Kemal’in izinden giderek bölge ülkeleri ve komşuları ile yakınlaşma süreci içerisine acilen girmelidir. Tıpkı Sadabat Paktı gibi yeni bir bölgesel barış ve dayanışma paktını komşuları ile gündeme getirmelidir. Emperyalizmin bölge ülkelerini bölmek için kullandığı Kürt kartına karşı, komşuları ile işbirliğine gitmekte ve ortak önlemler almakta yarar vardır. Bölgeye emperyalistlerin müdahalesini önleme doğrultusunda komşu ülkelerle ortak bir savunma paktı artık düşünülmelidir. Aksi takdirde, emperyalistlerin bölgeye hakim olma kavgası sürüp gidecek ve bunun sonucunda, Türkiye dahil bütün bölge ülkeleri, bağımsız devletler olarak yaşama şansını kaybedeceklerdir.
Bir yanıt yazın